14 Haziran 2011 Salı

Sus



jay jay johanson dinlerken kafada düşünceler ve yine sigara dumanı isteği. belirsiz düşünceler ilaçların verdiği tepkisizlik. bu kadar güçlü durmanın verdiği bıkkınlık, yenilmeme isteği. şarkıları dinlerken susmama arzusu, çığlıklar patırtılar gürültüler ardındn gelen koca sessizlik. durmadan süren hayat. duran biz akan hayat. halbuki tersi olması gerekmez mi ? hayat ölmüyorki biz ölüyoruz. acele edilen ayaklar telaşlı eller endişeli gözler. susmak bilmeyen müzik, beynini meşgul edecek işler. halbuki hissettiklerin bunlar değil. ve müzik sustu. ben sustum.

21 Eylül 2010 Salı

20 Eylül 2010 Pazartesi

hypnosis


sağ-sol,ters-düz.. aynıdır ama farklıdır.
düz de baksan ters, ters de baksan ters. anlayacağın her halt bize mübah. ne derlerse onu yaparız. koyun gibiyizdir. otlayacak yer lazım şimdilerde.

duyan kulaklarını da tıkıyor sadece seyrediyorsun. yanan o ampulün patlarsa karanlığa gömüleceğini sanıyorsun. bilmiyorsun ki o ampülle asıl karanlığın en uç noktasındasın. ne anlarsan ampulden. ne anlarsan ak'tan karadan.

uncompleted


Kırılmış çok şey var ve asla eski halini olduramazsın.
Onarmak da bir yere kadar. Ama kırılan güçlüdür. Soğukluğu öteden gelir ne kadar sıcak gibi görünse de dayanamayacağın kadar soğuktur tahmin edemeyeceğin kadar da eski kokar. Katlanamazsın.

piano



tv is social,isn't it ?


özgürlüğü bir kutu ilan ettik. o kazandı biz kaybettik. o yolumuza taş koyarken biz üzerine taç koyup onu kral ilan ettik.

mozart


can't stop the dead. he's living like dead.
he's playing. you're listening.

15 Eylül 2010 Çarşamba

can't stop


insanları durdurma cesaretine giriyorsan sen yerinde duruyor ve koşanları izliyorsundur. yerinde sayıyor kime çelme atsam diye kara zihnine hin düşünceler ekliyorsun. hepimiz kötüyüz de sen en kötüsüsün.

old fighter


savaşmak için yaşayıp, ölmek için gün sayıyoruz. saçlarımız beyazlayınca adımlarımızı boynumuz bükük atıyoruz.

14 Eylül 2010 Salı

part of two


düşünce balonları.. hangi birini patlatsam bir yenisi daha şişer.

hackberry of coffee


trimethylxanthine

alone man



yine tiner çektim. yine dönüyor başım. onu geçtim.
yine dönen başımda yok yanımda bir yoldaşım. tinerci olmasaydım ya ne olacaktım ?

beer engine


bardakta duracağına damarında gezinsin asmalının yavruları. sağlığa zararlıdır. zararlıysa zararlı. peki çekilen stres,duyulan üzüntü,alınan acı,verilen hüzün.. bunlar zararlı değil de iki bardak mı dert oluverdi ?

wafer galata


kağıda ilgim var,renklilerine özellikle. kokulu kartlara,eskimiş zarflara. ilgisiz kalamam. bunun yenilenleri olunca ona da dayanamam.

marron season


kestaneyi sevmem ama o atmosfer çeker beni. kırmızı araba,gri duman,akşam vakti birkaç insan.. minik de bir tartı,karanlıkta tüten kestaneler..
tadını sevmediğiniz bir şeye ilgi duyulabilir. işte bu saygıdandır.

biz toplum olarak bunu yapamasak da bu da önyargı aşısının bağışıklığındandır. kurtulmak zor.

hands


daha demin yağdı yağmur
ıslanmadım sandım
ellerimi açtığımda..
..sen avucumdaydın

12 Eylül 2010 Pazar

kid


pamuk şeker güzeldir bir de toz pembeyse.

suffering


bahanedir eli kalbe götürüp, acı ordaymış gibi davranmak. acı tüm vücuda yayılmışken nasıl durdurulur ? vicdanımız yanar kavrulur,onun yeri neresidir peki ?

çoktan unuttuk. yersizdi o bilemedik. tüm acılar yersizdi.

bin öldük,bir dirildik. zaten bir vardık bin yoktuk.